Endişe en yaygın yaşanan psikolojik problemlerin başında gelir. Her on kişiden birinin doktorlarını görmesinin nedeni kaygılar ve onlara bağlı endişelerdir.

Endişelerin etkilerini zihnimiz ve bedenimiz üzerinde açıkça hissederiz.

Korku, evham, panik, aşırı tetikte olma durumunun yanında, kaslarda gerginlik, terleme, titreme, hızlı nefes alıp-verme, ishal, sırt ağrısı, düzensiz kalp atışları gibi fiziksel tepkiler yaşanan başlıca semptomlardır. İnsanlar çok yaygın olarak endişeyi sinirlerin gerilmesi, telaşlılık, panik olmak, pimpirikli, yüreği ağzına gelmek, elleri ayakları birbirine dolaşmak, midesinde kelebekler uçuşmak gibi deyimler ve sözcüklerle anlatabilirler.

Endişe ve stress hali bir “sağlık” tepkisidir ve herkes bir tehlike anında ya da stresli durumlarda bu semptomları yaşayabilir. Endişeli durumda vücudumuz daha hızlı çalışmaya başlayıp yukarıda saydığım tepkileri doğurur. Bu hızlı çalışma ve fiziksel değişiklikler kişiyi yaşanacak herhangi bir tehlikeye karşı hazırlamak içindir. Bir çok araştırma göstermiştir ki ölçülü, orta derecede yaşanan stress/endişe bireylerin performansları üzerinde olumlu etkiler yaratır. Örneğin, çok önemli bir sınav öncesinde sınavdan iyi bir not alması gereken bir öğrencinin hiçbir stres / endişe yaşamaması iyiye bir işaret olmaz.

Gerçek bir tehlikenin olmadığı zamanda ya da stresli durumun uzun süredir ortadan kalkmış olmasına rağmen kişide endişe halen devam ediyorsa bu problemli bir duruma işarettir. Doğal olarak eğer vücudunuz herhangi bir tepkinin gerekmediği zamanlarda hızlı bir şekilde çalışmaya başlarsa bu rahatsız edici olur ve hayra yorulmaz. Böyle zamanlarda, ister istemez, sadece vücutta meydana gelen değişikliklerin negatif ve de dezavantajlı yanları tespit edilir.

Kaygı ve ona bağlı endişeyi devam ettiren başlıca nedenler

1- Kişilerin yaşanılan sıkıntılı bir durumun gerçek bir problem mi yoksa hipotetik yani varsayıma dayalı bir kaygı mı olduğu konusunda yaşadıkları kafa karışıklığı.

2. Belirsizliğe karşı tahammülsüzlük ve tüm ortaya çıkan, çıkabilecek belirsizlikleri kesinlik sağlanacağını düşündükleri zihinsel ve gözlemlenebilir davranışlarla kesin hale getirmeye çalışmak.

3. Negatif problem çözme yönelimi. Problem çözme konusunda kişilerin hem kendi yetenekleri hem de oluşan problem ile ilgili negatif, yanlış yargıları.

4. Kaygı ve sureci hakkında pozitif inançlar. Yani kaygının aslında iyi bir şey olduğuna ve sanki o olmadan çok kötü şeyler olacağına inanmak.

5. Kaygı ve sureci hakkında negatif inanışlar. Kaygı ve endişenin baş edilmez ve oradan insan aklına çok zarar vereceğine inanmak. Örneğin aklını kaybetme korkusu.

6. Bilişsel kaçınma davranışları. Korkulan bir düşünce akla geldiğinde düşünceleri bastırma, dikkat dağıtma, ya da başka düşüncelerle yer değiştirmeye çalışmak.

Bu yukarıda sayılan yöntemlerin hepsini ya da birkaçını kullanan kişilerde endişe sorunu yaşanması kaçınılmazdır. Bu durum(lar) da yaşanılan septomlar kişilerin günlük yaşamına gereğinden fazla negatif etkilerde bulunup, sorunlara neden olur. Bireysel olarak endişelerin nedenlerini, nasıl ortaya çıkıp, nasıl kendisini kısır döngüler şeklinde devam ettirdiğini öğrenip, “kontrol etmek” kaçınılmaz bir gereklilik haline gelir.

Kaygı Kontrol Edilebilir

Unutulmaması gereken stress ve endişenin normal bir reaksiyon olduğudur. Bu yüzden endişeyi tamamıyla hayatımızdan çıkarmamız mümkün değildir. Hayatlarından endişeyi, korkuyu tamamıyla çıkarmış insanları sadece mezarlıklarda bulabiliriz. Hayatımızdan tamamıyla çıkaramayabiliriz ama ona nasıl karşılık vereceğimizi kendimiz belirleyebiliriz.

Önemli olan kaygının ne kadar gereksiz ve aslında kontrol edilebilir bir süreç olduğunu anlamak ve pratikte bunu test edebilmektir. Yıllar boyu öğrenilmiş inanışlar ve davranışları değiştirmek kolay değildir. Kaygı sürecinin naturel akışı insanları sabırsızlığa iter ve kesin sonuçları hemen almaya isterler bu maalesef geri teper.

Endişeyi sağlıklı bir şekilde idare edip, kontrol etmek mümkündür ve bu mümkünlük hayatlarımızı daha verimli yaşamamızı sağlayabilir.